Sanayinin Kalkınmasında Necmettin Erbakan'ın Rolü

Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Necmettin Erbakan'ın Türkiye'nin kalkınması için bir çok hamleyi başlattığını ve bugünlere ışık tuttuğunu belirterek Necmettin Erbakan'ın ülkemizin yetiştirdiği en değerli bilim insanlarından biri olduğunu söyledi.

Önceki Dönem Orman ve Su İşleri Bakanı, Küresel İklim Değişikliği ve Kuraklıkla Mücadele Araştırma Komisyonu Başkanı, Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Necmettin Erbakan'ın Türkiye için çok büyük yatırımları olduğunu söyleyerek pek çok kişinin de ufkunu açtığını ve yol gösteren kişi olarak hafızalara kazındığını vurguladı. 

Prof. Dr. Veysel Eroğlu'nun “Türkiye'de Sanayinin Kalkınmasında Necmettin Erbakan'ın Rolü” ile alakalı yapmış olduğu açıklama;

Ülkemiz ve dünya siyasetinde önemli bir şahsiyet olan Hocamızı anlamak ve gelecek nesillere anlatmak son derece ehemmiyetli olduğunu düşünüyorum. Değerli hocama karşı benim de ayrı bir sevgim ayrı bir muhabbetim vardır. Kendisi ile özellikle İSKİ Genel Müdürü olduğum dönemde birlikte çalışma imkânım olmuştur. Onun engin bilgi, tecrübe ve geniş ufkundan bizde istifade etme imkânı bulmuştuk.

Erbakan Hocamızın Hayatından Bazı Kesitler

2. Dünya Harbi’nden 1951-1952 yıllarında Almanya Ekonomi Bakanlığı; Necmettin ERBAKAN’dan motorların daha az yakıt kullanımı hususunda araştırmalar yapmasını istemiştir. Bu hususta da Bakanlığa raporunu sunmuştur.

Erbakan Hocamızın hazırladığı “Motorlarda Ekonomi” başlıklı doçentlik tezi Alman ilim çevrelerinde büyük bir alaka gördü. Tezin dergilerde yayımlanması üzerine o tarihte Almanya’nın en büyük motor üreticisi olan DEUTZ motor fabrikalarının genel müdürü Flats tarafından Leopar tanklarının motorlarıyla ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. 2. Dünya Harbi’nden sonra bir Alman üniversitesinde görev yapan ilk Türk ilim adamı oldu. Daha sonra Hocamız 1953’te doçentlik imtihanını vermek üzere İstanbul’a döndü ve 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti olma başarısını gösterdi.

1956 yılında Gümüş Motor A.Ş’ yi kurarak burada Türkiye’nin ilk yerli motorunu üretti. 1960 yılında Ankara’da yapılan Sanayi Kongresinde Gümüş Motorun yaptığı imalatları sunan Erbakan, Türkiye’de otomobil yapımı fikrini ortaya attı ve bu fikrin o zamanın yönetimince revaç görmesi üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde “Devrim Otomobili” adıyla ilk yerli otomobili imal etti.

Milli Teknoloji Hamlesi fikrini ortaya atan ve İnsansız Hava Araçlarının yapımının öncüsü olan Özdemir Bayraktar ve Necmettin Erbakan Hocamızın arasında geçen bir diyaloğu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Özdemir Bey; Erbakan Hocamıza bu teknolojiyi ülkemize kazandırmak adına çok mücadeleler verdiğinden bahsetmiştir. Erbakan Hocamız da kendisine, 'Özdemir Bey, sistemin önünden geçen borular var ve onların önünde de tıkaçlar var, senin de benim de görevim o tıkaçları patlatmak' demiş. O da 'evet, ben o tıkaçları patlattım ama iki tane de aort damarı patlattım bu sebepten' diye cevap vermiş. Erbakan hoca da 'çektiğin sıkıntıları biliyorum ama senin bu işi yapman farzı ayndır' demiş. Bu önemli projelerin hayata geçmesini sağlayan iki güzide ilim insanımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Rahmetli Hocamız, bugün ülkemizdeki pek çok kurumun kurulmasında liderlik yapmıştır. Hocamızın başlatmış olduğu sanayi hamlesi, Türkiye’nin bugünlerine ışık tutmuştur. ASELSAN, TÜMOSON gibi pek çok kurumun kurulmasında öncülük etmiştir. Ülkemizde Ağır Sanayi Hamlesi hocamızın liderliğinde başlamıştır. Ayrıca bu sanayi hamlesinin finansmanı için DESİAB’ı kurmuştur.

Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız, hemen her konuda ileri sürdüğü görüşlerini, projelerini ve iktidar ortağı olduğu dönemlerde ortaya koyduğu icraatlarını kendisinin “yeniden büyük Türkiye” ve “yeni bir dünya” diye ifade ettiği iki temel hedefe göre oluşturmuştur.

Millî Selâmet Partisi döneminde İsmet İnönü’nün kendisini tenkit için söylediği, “Bir mühendis çıkmış, okullarda İmam Gazzâlî’yi okutacakmış” şeklindeki sözlerine karşı okullarda Durkheim yerine İmam Gazzâlî’nin okutulmasının övünülecek bir şey olduğunu belirtmiştir. Bu da aslında Hocamızın Milli değerlerimize ne kadar ehemmiyet verdiğinin göstergesidir.

Rahmetli Erbakan Hocamızın 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndaki rolü çok büyüktür. Kıbrıs bugünlere gelebildiyse rahmetli hocamızın bu konuda çok büyük emekleri vardır. Allah’a şükür biz de bugün güzel Kıbrıs’a denizin 250 metre altından askıda boru sistemiyle can suyu ilettik. Dünya’da ilk ve tek olan bu proje ile Anavatan’dan Yavru Vatan’a yılda 75 milyon m3 su iletilmektedir. 17 Ekim 2015 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından hizmete alınmıştır.

Erbakan renkli kişiliği, Türkçe’ye hâkimiyeti, güçlü hitabet yeteneği, bazen mizahî üslûbu, çalışkanlığı, çoğunlukla yumuşak ama ısrarcı tavrı, iktidar ortağı olduğu dönemlerdeki uzlaşmacılığı gibi özellikleriyle son devir Türk siyasî hayatının en etkili ve üzerinde en çok tartışılan isimlerinden biri olmuştur. Kırk iki yıllık siyasî hayatı boyunca dört partisi laikliğe aykırılık gerekçesiyle kapatılmış, iki defa siyasî yasaklı hale gelmiş ve hapis yatmışsa da ölünceye kadar aktif siyasete devam etmiş, aralarında cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların da bulunduğu birçok siyasetçinin hocası olarak tanıtılmıştır.

Necmettin Erbakan’ı yad ederken; Hocamızla olan hatıralarımdan da kısaca bahsetmek istiyorum.

1994 senesinde İSKİ Genel Müdürü olduğumda ilk verdiğim talimat şu olmuştu: Ticaret Daire Başkanına “Ereğli Demir Çelik'e 22.500 ton 16 mm kalınlığında çelik saç siparişi ediniz.” dedim. Niyetim Ömerli Barajı’ndan Çamlıca’ya 2 m 20 cm çapında içinden otomobil geçebilecek çapta 23 km uzunluğunda dev bir isale hattını inşa etmekti. İflas etmiş bir İSKİ’nin bunu başarması imkânsız gözüküyordu. Zira bu büyük isale hatlarını devlet inşa ediyordu. Bir gün dönemin Yenidoğan Belde Belediye Başkanı Mahmut VANLIOĞLU beni arayarak “Hocam herkes bu projeyi İSKİ yapamaz, kusura bakma ama Veysel Hoca hayal görüyor diye konuşuyorlar.” dedi. Bunun üzerine ben “Sayın Başkanım şevk ve heyecanla bu projeyi gerçekleştireceğiz. Hatta boru hattı sizin beldeden geçiyor. Temeli burada atalım ki herkes görmüş olsun.” diye söyledim. Kendisine söz verdiğim üzere ilk boruları Yenidoğan'a koydurdum. Temel atma merasimine rahmetli Necmettin Erbakan'ı davet ettik.

Ben bir sürpriz hazırlamıştım. Bir araçla döşediğimiz boruların içinden geçerek merasim alanına çıkılacaktı. Aracın şoför koltuğuna Başkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan, sağına Muhterem Necmettin Erbakan, ben de muavin koltuğuna oturdum. Borunun içinden araçla merasim alanına çıktık. Muhteşem bir görüntü idi.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Tanışmamız

Doçentlik yılları idi sanırım. 1986 yılında bir gün Yıldız Üniversitesinde bir derse gitmiştim. Akşama doğru Yıldız’daki durakta otobüs beklerken bir otomobil durdu ve işaret yaptı. Doğrusu bizim yüksek lisans talebelerinden birisi sandım. Çok kibar bir beyefendi, “Karşıya geçiyorsunuz herhalde buyurunuz.” dedi. “Evet karşıya geçiyorum.” dedim. Araca binince “Ben Recep Tayyip Erdoğan.” dedi. Bir sucuk fabrikasında muhasebe müdürü imiş. “Ben de İstanbul Teknik Üniversitesinde Çevre Mühendisliği bölümünde doçentim.” dedim. Neyse kısa bir sohbetten sonra aynı zihniyete sahip olduğumuz anlaşıldı. O tarihte Refah Partisi İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı idi.

Rahmetli Necmettin Erbakan Hocam da beni çok sever, onun kurduğu Ekonomik Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) yurt dışından konferans için bir eleman davet edeceği zaman benim isim ve unvanımı kullanırdı. Ankara'daki toplantılara davet ederdi. Bir keresinde seçimlerde en uygun sloganı bulmak için toplantı yaptı.

Benim teklifim “Bu Sefer Refah” idi. Bu sloganı çok beğendi seçimlerde kullandı. Hocamızın Adil Düzen toplantıları vardı. 1991 yılı sonunda Orta Asya seferine ben de katıldım. Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan'da konferanslar verdi. Bu sefere o tarihte Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Sn. Recep Tayyip Erdoğan da iştirak etmişti.

Düzdere Barajı Açılış Merasimi

İstanbul’un tarihi susuzluk mes’elesini çözmek için Istrancalar’daki yedi dereyi acilen İstanbul’a akıtmak gerekiyordu. İlk tesis Düzdere Barajı idi. Bu Baraj daha önceki idare tarafından ihale edilmiş, ancak bir oda büyüklüğündeki dolu savak betonu atılmış. Düzdere’den İstanbul’a kadar olan isale hattı için sadece 100 metrelik bir boru gözüküyordu. Halbuki daha önceki yönetim 1994 mahalli idare seçimlerinde 7 dereden 7 tepeye su diye İstanbul’u afişlerle donatmışlardı. Düzdere Barajı 7 barajın en küçüğü idi. Barajın gövdesi, terfi merkezi dahi ortada yoktu. Diğer barajların projeleri yoktu, hatta izinler dahi alınmamıştı. Bunu o zamanki Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a izah ettim ve yeniden temel atmanın şart olduğunu söyledim. O tarihteki valimiz ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte 21 Temmuz 1994 tarihinde Istranca derelerinin ilki olan Düzdere’de yeniden temel attık. İlk defa tarihte tesisin açılış tarih ve saatini ilan ettik. Düzdere Barajı’nı; 1 Nisan 1995 saat 11.00’da açacağımızı ilan ettik. 

Düzdere Barajı’nın açılış merasimine rahmetli Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan da iştirak edecekti. Başkanım “Hoca programa hep geç katılır ne yapacağız?” dedi. Ben: “Müsaade ederseniz Hocamızı ben arayayım.” dedim ve kendisi Sayın Başkanım “Tamam, Ara!” dedi. Hocamı arayarak kendisine açılış saatinin çok önemli olduğunu, bütün İstanbullunun bunu takip ettiğini, zat-ı alilerini saat tam 09.00’da Aksaray helikopter pistinde beklediğimizi ifade ettim. Muhterem Hocam, “Anlaşıldı Aziz kardeşim.“ dedi. Tam vaktinde geldi. Saat 11.00’e doğru Düzdere Barajı üzerinde idik. Baraj Gölü dolduğundan manzara muhteşemdi. Muhterem Necmettin Erbakan, “Helikopter ile şöyle bir tur atalım.“ dedi. Bu yüzden 11.10’da alana indik. Hürriyet gazetesi muhabiri bana yaklaştı ve “10 dakika geciken baraj diye yazacağım.” dedi. Ben, “Yazmazsan namertsin, ama senin patronlar bunu yazmaz, bizim için büyük reklam olur.“ dedim.

Düzdere ilk olması hasebiyle çok önemli bir tesisti. Erbakan Hocamız da İSKİ yatırımlarına çok ehemmiyet veriyordu. Dolayısıyla ilk barajın açılışına bizzat katılmak istemiştir.

İstanbullular adeta alana akın etmişti. Benim hitabımdan sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan konuşurken, Rahmetli Erbakan Hoca “Bana öbür barajın (Kuzuludere) açılış tarih ve saatini söyle“ dedi. Ben “Hocam bu tesisin açılışına tarih verilmesi beni çok yordu, saçlarıma bile ilk ak düştü.“ diye cevap verdim. Hocam, “Saçlarına ak düşmesi vaktidir, sen tarihini söyle.“ dedi. Ben 6 Eylül diye teklif ettim, kendisi 30 Ağustos olmaz mı diye sordu. Ancak tam o sıra kürsüye davet ettiler.

Sayın Erbakan konuşmasının sonunda “Biz tekeden süt çıkarırız, Kuzuludere’nin açılış tarihini ilan ediyorum: 6 Ağustos, saat 12.00” diye ilan etmez mi! 6 Eylül mü, 30 Ağustos mu derken Hocamız açılış tarihini bir ay öne çekerek, 6 Ağustos 1995 diye ilan etmişti.

Rahmetli Hocamız özellikle Dünya’nın sayılı ileri teknolojine sahip olan İkitelli Fatih Sultan Mehmet İleri İçmesuyu Arıtma Tesisinin açılışına da teşrif etmişti. Şöyle ki daha önce Türkiye’deki içmesuyu ve atıksu arıtma tesislerini yabancılar yapardı. Yabancılar Türkiye’de yeni teknolojileri deniyoruz diye çok gerçekten çok pahalı ve mekanik ve elektronik ekipmanı çok fazla olan çok fahiş tesisler inşa ederlerdi.

Ben buna son vermek için İkitelli’de Dünyanın en ileri içmesuyu arıtma tesisini bizzat kendi projemizle yerli müteahhit ve mühendisle yapmaya karar vermiştim. Ve bunu da çok hızlı şekilde bitirdik. İkitelli’de çok ileri elektronik otomatik kontrol sistemleri muhteşem olan bir içmesuyu arıtma tesisini İstanbul’a kazandırdık. Günde 400.000 m3 suyu; menba suyu kalitesinde arıtacak bir tesisti. Rahmetli Erbakan Hocamız bu tesisin açılışına da teşrif etti. Bilhassa kumanda merkezini ve mekanik tesisatları birebir inceledi. Adına da İstanbul’un ilk yerli ve milli ileri teknolojisine sahip bir tesis olması hasebiyle Fatih Sultan Mehmet İleri İçmesuyu Arıtma Tesisi adını koydu. 15 milyon dolara mal olan bu tesisin; daha geri teknoloji daha düşük kapasitelisini Kocaeli Yuvacık’ta 148 milyon dolara yabancılar yapmıştı. İşte farkımız bu…

Projelerdeki Hız

Projelerde zamanla yarışmak durumundaydık. Pek çok projede benim dışında rahmetli Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya, Prof. Dr. İzzet Öztürk, Prof. Dr. Ahmet Mete Saatçi gibi pek çok hocamızın emeklerini burada şükranla yad etmem lazım. Yabancıların yaptıkları pek çok proje yanlıştı. Büyük ücretler ödenmişti. Misal olarak bir projede firmanın İngiltere’deki sekreter ücretinin adam ay 20.000 İngiliz Sterlini civarında olduğunu belirteyim. Bir gün Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocam bir mes’eleyi sormak için beni havaalanına çağırdı.

Bu arada içmesuyu arıtma tesisleri ile alakalı bir projede Ahmet Mete Saatçi hocamızla kafa yoruyorduk. Havaalanına gitmek durumunda kalınca yolda da müzakere edelim diyerek birlikte gittik. Görüşme esnasında ben Ahmet Mete hocamızı Muhterem Necmettin Erbakan’a takdim ederken: “Efendim hasbi çalışan müşavirimiz Prof. Dr. Ahmet Saatçi.“ deyince. Erbakan hoca “Sizi gidi sizi. Yabancılara 20 ila 30.000 sterlin aylık verirken kardeşlerimizi hasbi olarak çalıştırıyorsunuz. Adil düzen bunun neresinde?” demez mi!

Erbakan Hocamız bizzat bu ülkeye büyük yatırımları olmuştur. Ayrıca son 18 yıldır AK Parti hükümetleri döneminde Bakanlık, milletvekilliği ve yöneticilik yapmış pek çok kişinin ufkunu açan onlara yol gösteren biri olarak hafızalara kazınmıştır.

Bu ülke büyük ve çok güçlüdür. Gençlerimiz çok çalışarak Rahmetli Hocamızın başardıklarının daha fazlasını başaracak azim ve kararlılıkta olmaları gerekmektedir. Çok zor ve çetin bir coğrafyada olan ülkemizin dimdik ayakta durabilmesi için Necmettin ERBAKAN gibi, Recep Tayyip ERDOĞAN gibi ufku geniş liderlere ihtiyaç vardır. 2023 hedefini bizler gerçekleştirirken 2053, 2071 ve hatta 2099 hedeflerini bu ülkenin evlatları gerçekleştirecektir.  Bu vesileyle Rahmetli Necmettin ERBAKAN Hocamızı bir kez daha rahmetle ve saygıyla yad ediyorum.

Bakmadan Geçme