Çelik: Bir ülkede 2 ordu iç savaş çıkarır

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti MKYK sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik önemli açıklamalarda bulundu. 10 Mart mutabakatı ve SDG'nin Suriye Ordusu'na entegrasyonu konusuna değinen Çelik, 'Bir ülkede 2 ordu iç savaş çıkarır.' dedi. Çelik, AK Partili Mehmet Galip Ensarioğlu'nun, 'Cumhurbaşkanı'nın iradesine aykırı tavır gösteren kişi, ya görevi bırakır ya da görevden alınır.' sözleriyle ilgili de 'Kabinede görüş ayrılığı yok' dedi. 

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK sonrası yaptığı açıklamada Terörsüz Türkiye Komisyonu'nun çalışmalarında gelinen son duruma da değindi. Çelik, komisyon çalışmaları sonrası AK Parti'nin raporunun yazıldığı bilgisini paylaştı. Raporun içeriğine de değinen Çelik, ' Cumhur İttifakı üyeleri olarak hem biz hem de Milliyetçi Hareket Partisi'nin verdiği raporlarda ortaya koyulan ilkeler benzerdir.' dedi.

'RAPORLAR TESLİM EDİLMİŞTİR'

İşte AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarında satırbaşları:

Tabii yılın sonuna gelirken en önemli gelişmelerden biri, Meclis'teki komisyonumuzun Terörsüz Türkiye çerçevesinde yürüttüğü çalışmalarda çok önemli bir aşamayı tamamlamış olmasıdır. Bugün gelinen noktada artık raporlar yazılmış, siyasi partiler tarafından hazırlanan raporlar teslim edilmiştir.

Terörsüz Türkiye'de raporlar yazıldı. Bu komisyona dönük eleştiriler de oldu. Asılsız suçlamaların bir yeri yok. Parlamenter siyaset demek farklı görüşleri bir araya getirerek bir sonuç çıkarmak demek.

Kuşkusuz partilerin raporları arasında farklılıklar var. Tabi ki olabilir. Zıtlıklar var. Zaten parlamento çalışmasının esası budur. Burada diyalektik bir sonuç çıkarılmaya çalışılacaktır. Cumhur İttifakı üyeleri olarak hem biz hem de Milliyetçi Hareket Partisi'nin verdiği raporlarda ortaya koyulan ilkeler benzerdir.

Bölgeyi terörsüz bir ortama kavuşturmak için çalışıyoruz. Süreçte yol haritası işliyor. Terörün amacına ulaşması engelleniyor.

AK Parti olarak komisyona sunduğumuz raporda görüşlerimizi net bir şekilde ortaya koyduk. Boşaltılan mağaralar ve sembolik düzeyde bırakan silahlar var. Terör örgütünün bütün şube ve uzantılarıyla birlikte fesih edilmesi esas amaçtır. Fesih konusu fiili durum haline gelmeli. Retorik olmaktan çıkmalı. Terörün gündemden çıkmasıyla birlikte pek çok konunun stresten kurtulmuş şekilde daha net bir şekilde ele alınabilmesi mümkün olacaktır. Odağımız PKK'nın feshi ve silahların yakılmasıdır.

Şimdiye kadar boşaltılan mağaralar var. Bırakılan silahlar var. Önümüzdeki dönemde silahların bırakılması konusunda atılacak adımlar terör örgütünün feshinin fiili olarak görülebildiği tespit ve teyit edilebildiği bir takım raporların ortaya çıkması bir sürü konuyu kolaylaştıracaktır.

'TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SDG İLE BİRLİKTE FESHEDİLMESİ ESAS AMAÇTIR'

Tabii bu süreç, entegre bir şekilde 'terörsüz bölge' olarak ifade ettiğimiz süreçle de yakından ilişkilidir. PKK terör örgütünün; bütün şube ve uzantılarıyla, yani Suriye'deki SDG ve Avrupa'daki ideolojik ve finansal illegal yapılanmalarıyla birlikte feshedilmesi esas amaçtır.

Terörün, yıllar içerisinde demokrasimiz üzerinde oluşturduğu bir stres, hukuk devletimiz üzerinde meydana getirdiği yüksek bir tansiyon vardır. Terörün gündemden çıkmasıyla birlikte, bugün bu konularla ilgili hukuki ya da siyasi düzeyde tartışılan pek çok meselenin, bu stresten ve yüksek tansiyondan arınmış şekilde, daha net ve daha sakin bir biçimde ele alınabilmesi mümkün olacaktır.

Burada demokratikleşme ile ilgili pek çok gündem maddesi konuşulmaktadır. Biz bu demokratikleşmeyi meşru alan içerisinde değerlendirdik. Bu, her zaman bizim perspektifimiz olmuştur. Bunu, konuya özgü ya da meseleye özgü dar bir perspektif olarak ele almadık; bunu her zaman indirgemeci bulduk.

Tam tersine, tümdengelimci bir yaklaşımla Türkiye'nin önümüzdeki yıllardaki siyasal ihtiyaçlarını, ekonomik ihtiyaçlarını ve dünya sistemi içerisindeki büyük millî çıkarlarının korunmasıyla ilgili rolünü gerçekleştirebilmesini sağlayacak; milletimizin huzur ve refahına dönük ihtiyaçların karşılanmasına imkn verecek bir perspektif olarak ele aldık. Raporumuzda da buna değindik.

Dolayısıyla tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilkesi etrafında; ebedî kardeşliğimize ve ebedî birlikteliğimize sahip çıkarak, kaderdaşlık ve vatandaşlık ilkeleri çerçevesinde geleceğe yürüyeceğiz.

Tabii ki siyasi partiler arasında, bu konularla ilgili olarak da belirttiğim şekilde suçlama ve hakaretleri dışarıda tutuyorum, eleştiriler ve tartışmalar olmaktadır. Herkesin perspektifi farklıdır. Bunları bir noktada buluşturabilecek bir olgunlukla hareket etmemiz gerekmektedir.

Bu hafta aynı zamanda, Türkiye'nin millî egemenliğine, ulusal egemenliğiyle birlikte devletimizin tüm değerlerine yönelik bir saldırı anlamına gelen ve kamuoyunda 17–25 Aralık süreci olarak kodlanan, Fethullahçı Terör Örgütü'nün devletimize ve milletimize bir yargı darbesiyle saldırısının yıl dönümüdür.

Daha sonrasında 15 Temmuz'a giden bütün sürece baktığımızda, bu terör örgütünün söz konusu süreçler vasıtasıyla bir hazırlık yaptığı, geriye dönüp değerlendirdiğimizde çok daha net bir şekilde görülmektedir. Esasında 17–25 Aralık'tan 15 Temmuz darbe girişimine kadar olan bu sürecin, Türkiye'nin millî egemenliğini gasp edip bu egemenliği birtakım yabancı odaklara devretmeyi amaçlayan bir yaklaşım olduğu daha açık biçimde ortaya çıkmıştır.

Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın o gün ortaya koyduğu şaşmaz irade, hiçbir tereddüt göstermeden sergilediği güçlü duruş; hem 17–25 Aralık'ta hem de 15 Temmuz gecesi bu girişimlerin bertaraf edilmesini sağlamıştır. Dolayısıyla burada, belki de Türk devlet hayatının, siyasi hayatımızın ve toplumsal hayatımızın en büyük tehlikelerinden biri bu şekilde savuşturulmuştur.

17–25 Aralık'tan 15 Temmuz'a giden süreci bütün boyutlarıyla değerlendirmek; millî egemenliğimizi korumak ve millî egemenliğimize yönelmesi ya da musallat olması muhtemel saldırılar karşısında her zaman hazırlıklı olmak bakımından son derece önemlidir. Bunu da özellikle vurgulamak istiyoruz. Milletimizin desteğiyle, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesine dönük her türlü saldırıyla mücadele etmeye devam edeceğiz.

'ENSARİOĞLU SÖYLEDİKLERİNİN YANLIŞ ANLAŞILDIĞINI BELİRTTİ'

Galip Ensarioğlu'nun açıklamaları ile ilgili sorulan soruya cevaben ise Çelik şunları söyledi:

Sayın Cumhurbaşkanımızın dış politikaya ilişkin çizdiği politika çizgisi hem kabinedeki bütün arkadaşlarımız tarafından hem de bizim genel başkanımız olarak aynen takip edilmektedir. Burada SDG konusunda Bakanlarımız arasında bir görüş farklılığı yoktur.

Diyarbakır vekilimiz Galip Ensarioğlu bir açıklama yaptı ve söylediklerinin yanlış anlaşıldığını belirtti. Galip Bey bugün bir açıklama yapmış kendisinin başka bir şeyi kast ederek bu sözleri söylediğini herhangi bir bakanımızı kast etmediğini ifade ediyor. Bunu da kayda geçirmiş olayım.

'BİR ÜLKEDE İKİ ORDU OLMAZ'

SDG'nin Suriye Ordusu'na entegrasyonuyla ilgili ise Çelik şunları söyledi:

Millî Savunma Bakanlığımızın da ifade ettiği gibi, burada entegrasyonun ferdi olması gerekmektedir. SDG tarafından zaman zaman şu yönde talepler gelmektedir; 'Biz blok hlinde, özel bir güç olarak sistemin parçası olalım.' Ancak bunu daha önce de söyledik; bunun ne anlama geldiğini başka ülkelerde görüyoruz. Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz. Ordu düzeyinde iki silahlı yapının varlığı, iç savaş senaryosu demektir.

Böyle bir senaryoda Araplar kaybeder, Türkmenler kaybeder, Kürtler kaybeder; Aleviler, Sünniler, Nusayriler, Ezidiler, Şiiler herkes kaybeder. Bizim arzu ettiğimiz ise Türk'ün, Kürt'ün, Arap'ın birlikte kazandığı; kardeşçe, onurlu, refah ve barış dolu bir geleceğin bölgemizde inşa edilmesidir.

esnafhabertv

Bakmadan Geçme