Cami Avlusu Harekat Merkezi Oldu-2

-Siz darbe girişimi olduğuna kanaat getirdiniz mi?

-Bu arada telefonlar geliyor, bu teferruata giremiyorum darbe teşebbüsüne giremiyorum, televizyonlardan, cep telefonlarından öğrenmeye başladık yani, çeşitli yollardan. Darbeciler karargâhımızı işgal etmişler bizde Harekat Merkezi’ni bir an evvel ele geçirelim ki darbecilere karşı emirler verelim, tedbir alalım diye öncelikle Harekat Merkezi’ni ele geçirmeye çalıştık. Ancak iş makinesi çalışmaya başlayınca iş makinesine da ateş ettiler. İş makinesi operatörü de hafif yaralandı, çalışamaz olduk. İçeri girmek için zırhlı araçların ve personelin girmesi için mutlaka nizamiyenin açılması lazımdı. O arada sağlam tedbir almışlar ve girişte de bariyerler olduğu için o pistonların sökülmesi, kırılması lazımdı. Operatöre, araca ateş ettikleri için ilave tedbir almak durumunda kaldık. O arada Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Mehmet Artel beni aradı ‘Komutanım emriniz nedir?’ diye. İlk önce Ahmet Hacıoğlu gelmişti, o telefonla aradı dedim ki ‘Mehmet Paşam bizim çok ivedi olarak bir harekat merkezine ihtiyacımız var, Ankara İl Jandarma Komutanlığı’na git orayı işgal etmişlerdi’. Beni aradı bizim Harekat Merkezi’nde İl Jandarma ona bağlı işgal etmişler. Ben de öğrendim aynı zamanda Ankara İl Jandarma Komutanı Albay Ferdi Korkmaz'ı da derdest etmişler, lojmanda veya elini kolunu bağlayıp hapsetmişler. Ben de Tuğgeneral Mehmet Artar'e dedim ki ‘Havaalanındaki bölükten bir kısım al gel, oradaki işgalcilere karşı darbecilere karşı tedbir al’ . O da ‘Elimizde kuvvet yok sadece havaalanında var.’ dedi. O arada bizim uzman yüzbaşılarımız, profesyonel personelimiz var, oradan bir grup personel getirdi, Ankara İl Jandarma Komutanlığı’nı bir müddet sonra o ele geçirdi ve Harekat Merkezinden beni aradı. Beni aradıktan sonra, ben telefonda ona bu darbeye karşı bütün birliklere alay tugay seviyesinde en ücra karakola kadar birliklerin tedbir alması için Jandarma Genel Komutanımız Galip Mendi adıyla, onun emriymiş gibi iki maddelik bir emir gönderdim. Emri telefonda yazdırdım, Harekat Merkezin ’den Ankara İl Jandarma Komutanlığı’nın mesaj sisteminden çekildi. Emir konu şu; sıkıyönetim denilen sözde darbe direktifi geçersizdir, gayri meşrudur. Buna hiç kimsenin uymaması ve darbecilere karşı herkesin tedbir alması için hiyerarşik yapı içinde emir komuta yapısı içinde bir jandarma teşkilatının tedbir alması emrini verdim. Ondan sonra bizim bu emrimizin geçerliliği olmadığını Arif Çetin’in göndermiş olduğu bu emrin geçerli olmadığını, darbeciler tarafından faaliyetlerce devam etmeleri konusunda bir emir yazıldığını duydum.  Bunun üzerine tekrar Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi imzalı, tabi imzalı derken imza atma şansı yok da onunu adına benim imzamla;  Tümgeneral Arif Çetin’in emri olmadan, onun imza bloğu olmayan hiç bir emrin geçerli olmadığını hepsinin gayri meşru kanunsuz olduğunu, uyulmaması, darbecilere karşı gelinmesi konusunda bütün 81 ile 2600 karakolumuza alay tugay seviyesine emir yazdım, gitti. Ancak bu emirler yazılırken bu Karargah’ın tekrar bu darbecilerden temizlenmesi, o zaman paralel yapıdan temizlenmesi için tedbir alıyorduk. Bu FETÖ yapılanmasında yer alan kişiler darbeciler de kendilerine göre bir takım karşı tedbirler almaya çalışıyordu.  O arada Mehmet Artar, Ankara İl Jandarma Komutanlığı Harekat Merkezi’ni ele geçirdikten sonra artık harekat merkezi ihtiyacımız bile kalmadı. Oradan bütün emirleri 81 ile göndermeye başladık. Bu arada Ankara İl Jandarma Komutanlığı’nda durum sakinleşince Tümgeneral Mehmet Artar'a Jandarma Okullar Komutanlığı’nı darbecilerin ele geçirmemesi için meclisin önündeki birliklere zırhlı araçla gitmesini söyledim. Daha sonra orayı da ele geçirdi. Oraya,  duruma hâkim olması ile emir komuta etmesi için Albay Veli Tire'yi tam yetkili olarak Jandarma Okullar Komutanı olarak Galip Mendi adına görevlendirdim. Oradaki darbecileri derdest ettikten sonra Eğitim Komutanlığı’nın kışlalarına da hâkim oldu. Bu arada saati tam hatırlamıyorum ama Maliye Başkanımız Tuğgeneral Celal Şahin beni aradı ‘Komutanım neredesin?’ dedi.  Ben ‘Karargahta kışlanın önündeki Hisarcıklıoğlu Cami’nin oradayım. Bizim Harekat Merkezi’ni paralelciler işgal etmiş. FETÖ'cüleri oradan temizlemek için uğraşıyoruz.’ dedim. ‘Komutanım ben de yanınıza geliyorum’ dedi. ‘Gel ama sen önce JÖAK'a git, Jandarma Özel Harekat timlerini tamamını toparla buraya gönder, bir kısmı geldi bir kısmı toparlanamadı, onları aldır buraya gel.’ dedim. O JÖAK'A Jandarma Özel Harekat taburunu almak için gitti. Tabur geldi ama o orada kalmış daha sonra yol kapalı. Halk yolları tuttuğu için gelemedi. Sabah tabi iş bittikten sonra Karargah’a normal personelimiz gelmeye başladı sabah 11.00-12.00 civarında sabah erken gelemediler. Yavaş yavaş personel gelmeye başladı.  Biz de gece darbe teşebbüsü sonrası darbecilerle, darbecilere karşı olanları ayırt edebilmek için aynı zamanda bu işin ne kadar süreceğini bilmediğim için belki 3-5 gün sürecek belki 1 ay sürece bilemiyorum derhal gece yarısı Jandarma Genel Komutanlığı’nın Türkiye çapında 81 ilde tüm izinlerin kaldırıldığını, herkesin derhal kıtasına kışlasına dönmesi konusunda yine Jandarma Genel Komutanı adına benim imzamla emir yazdım. Bu emirler en ücra birliğe kadar ulaştı ve süratle personel gece emri alan kışlasına birliğine dönmeye başladı - Cami avlusu bir harekât merkezi oldu ve strateji yürüttünüz. -Şimdi takdir edersiniz ki Harekat Merkezi işgal edilmiş durumda. Biz alternatif harekat merkezi olarak Demetevler'deki İl Jandarma Komutanlığı’nın Harekat Merkezin’i, oranın imkanlarını kullanarak Türkiye çapında Genelkurmay’ın mesaj sistemi çerçevesinde Hava Kuvvetleri’ne, Deniz Kuvvetleri’ne, Kara Kuvvetleri’ne kadar her yere emir yazma, mesaj çekme imkanına sahibiz. Böyle bir imkânımız var. Yazdığım her emirde İçişleri Bakanlığımıza, Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz ve Hava Komutanlığımıza da bilgi veriyordum. Onlar da bu konulardan haberi olsun diye. Hepsini kendi imzamla telefonla Tuğgeneral Mehmet Artar'a yazdırdım. Oradan da Ankara İl Jandarma Komutanlığı Harekat Merkezi imkanlarını kullanarak mesaj sistemiyle aktarıyoruz. Telefonla yazdırıp hatta tam dediğim gibi yazmış mı diye bakıp bana yazdığı mesajı, whatsapp’dan atıyor ben okuyorum tamam diyorum veya düzeltip tekrar yazdırıyorum. Önce biz kendi birliklerimizin alması gereken tedbirleri süratle hem bakanlığımızla koordine ediyoruz hem birliklerimizle iletişime geçerek yönlendirmeye çalışıyorduk. Şöyle ki, ben önce İçişleri Bakanlığı Müsteşarımız Selami Altınok'u yine İçişleri Bakanlığı Bakan Yardımcımız Sebahattin Öztürk ve önceki Emniyet Müdürümüz Celalettin Lekesiz sürekli çalıştığımız amirlerimiz mesai arkadaşlarımız ve Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan ve Emniyet’ten diğer arkadaşlar zaman zaman görüşüyoruz. Harekat Merkezi’ni ele geçirmek için yaptığımız faaliyetleri anlatırken bunları hep işbirliği içinde koordineli olarak yaptığımız özellikle ifade etmek istiyorum. Öncelikle polislerimiz bizim yanımıza geldiler, mesafe yakın olduğu için önce onlarla müdahale ettik. Daha sonra Jandarma Özel Harekat taburları, unsurları, JÖAK'ın unsurları intikal etti, Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu'nu operasyon komutanı olarak görevlendirdim. Bunun tamamını caminin bulunduğu yerden yapıyoruz bu arada olup bitenlerinden haberdar olmak için Jandarma Genel Komutanlığı’nın nizamiyesinin hemen yolun karşısındaki caminin sağ tarafında cami lojmanı var. Orada imamlar oturuyormuş. Hatta çocuklar dedi ki ‘Komutanım içerde bir vatandaşın lojmanın dolu, televizyonun ışıklarının yanıp sönüyor’ dedi. - Orayı anlatır mısınız? -Bir mekân aradık yani açıkçası, televizyon izlemek, cep telefonlarımızı şarj etmek için. O arada jandarma ve polis arkadaşlar caminin lojmanında oturan biri var deyince, kapıyı çaldık. Kapı önce açılmadı tabi. ‘İçerde olduğunuzu biliyoruz.’ diye seslendik hatta kendim de bir kaç defa bağırdım ‘Hemşerim içerde olduğunu biliyoruz.’ diye. ‘Biz jandarmayız, polisiz korkma kapıyı aç.’ deyince kapıyı açtı. Kapıdan içeri girerken İmam Hasan Özdemir, arkasında hanımı ve iki çocuğu, kızı ve oğlu vardı. Onlar açıkçası biraz tedirgin ve korkmuşlardı haklı olarak. Ben hanımına  ‘Bacım bizim sizle bir işimizi yok korkma, rahat ol biz şurada televizyonu izleyeceğiz, telefonları şarj edeceğiz.  Sen odana geç keyfine bak’ dedim açıkçası. Biz de lojmanın salonuna geçtik. Televizyon açıktı zaten, telefonlarımızı şarja taktık. O arada ben müsteşarımıza dedim ki ‘Sayın Müsteşarım bizim buradaki faaliyetlerimizi emirleri her tarafa gönderiyoruz ama gecenin o yarısında karargahlarda, kıtalarda, birliklerde, karakolda personelin yok. Çoğu personel evinde, o emirlerden haberi olmuyor, haberi olsa da tam o saatte emirler iletilemeyebiliyor, ulaşsa bile oradaki personele bilgi verilemiyor, haberi olmuyor. Televizyondan bir yayın yaparsak hem personelimiz daha iyi bilgilenmiş olur hem de vatandaşımız rahatlar. Televizyona çıkıp bu konuları anlatayım, bilgi vereyim.’ dedim bir dakika Sayın Bakanımla görüşeyim dedi. O arada Efkan Ala Beyefendi ile görüştü. Bakanımız da ‘Derhal çıksın Arif Paşa.’ dedi. Ben de ‘Çıkayım ama beni biri bağlasın ben televizyona bağlanamam, bilmiyorum nasıl bağlanacak, kim bağlayacak?’ dedim. ‘Biz İçişleri Bakanımızın basın ve halkla ilişkiler sorumlusu arkadaşımızla sizi televizyona bağlayacağız.’ dedi. Sayın Bakanım o sırada  ‘Arif Paşam tam yetkilisin, istediğin her türlü tedbiri almaya yetkilisin. Şu andan itibaren Sayın Başbakanımızın emri ile Jandarma Genel Komutanlığında tüm tedbirleri almaya yetkilisin’ dedi. ‘Emredersiniz Sayın Bakınım’ dedim. Sürekli Bakanlığımız ve diğer ilgili birimlerde koordineli şekilde iletişimi yürütürken İçişleri Bakanlığımızın muhabiri basın ve halkla ilişkiler sorumlusu televizyon muhabirini, bana bağladı. Bu NTV'nin muhabiriydi, ilk televizyonda ona bağlandım. Daha sonda CNN Türk daha sonra tekrar NTV. 3 kez televizyona bağlandım. 2'si NTV birisi CNN Türk. Canlı yayına aldılar, canlı yayında malumunuz o televizyondaki cep telefonu ile konuşmayı yaptım. - İçeriği neydi televizyondaki konuşmanın? -Bağlanırken şunu amaçladım öncelikle yazılı mesajların emirlerin herkese ulaşmadığını biz hepimiz biliyoruz. Şu anda gündüz bu saatte bile emir yazsak birçok insan ona 3-5 saat sonra dönebilir, duyabilir. Hemen emir ulaşmayabilir, çünkü herkes sağda, solda, görevde, evinde. Ama televizyondan herkese ulaşma şansına sahipsin. Birliklerimize, tüm personele ulaşmış olacağız televizyonlarda, canlı yayında ki halkımızı rahatlatalım, bilgilendirelim. Halkımız da ne olup bittiğini TSK'nın bu darbenin içinde yer almadığını özellikle ifade etmeye, vurgulamaya çalıştım. Bu girişimin, TSK'nın emir komuta yapısı dışında kanunsuz bir hareket olduğunu, bu darbecilere karşı halkımızın da karşı gelmesini, bizim duruma hâkim olduğumuzu, şu anda Harekat Merkezinde olduğumuzu, Jandarma Genel Komutanımızın emrinin bu olduğunu, vurgulamaya çalıştık. Jandarma Genel Komutanımız adına dikkat ederseniz. Ben orada şahsım olarak emir kimseye veremem, emir verme yetkisine sahip değilim ama Jandarma Genel Komutanımız olmadığı için, ben de Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanıyım aynı zamanda Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkan Vekiliyim çünkü Kurmay Başkan Vekilim izinliydi o sırada ben de en kıdemli general olarak Karargah’ta Kurmay Başkanımız Korgeneral İbrahim Yaşar'ın da yerine vekalet ediyordum. Bu yetkimi kullanarak komutan adına o televizyon konuşmasını yaptım. Tekrar söylüyorum amacım bir,  birliklerimize emir vermek bu kanunsuz harekete karşı durmalarını ve ona göre tedbir almalarını emretmek. İki, halkımızı bilgilendirmek. Rahat olun, merak etmeyin, bir kaç saat içerisinde sonuç alacağız. Bu darbe teşebbüsünü şiddetle bastıracağız, duruma hâkim olduğumuzu, şu an itibariyle Jandarma Genel Komutanlığı’nın 81 ilde 2600 karakolda duruma hâkim olduğunu ifade ettim. Bunu söylerken de Genelkurmayımıza bağlı Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıklarımızın da darbe karşı olan vatansever subay, astsubay bütün personelinin de bu konuda bilgilendirilmesi, haberdar olmasını amaçladım. Dolayısıyla bu emir süratle daha doğrusu televizyon konuşması bütün teşkilatımızı ve TSK mensuplarına ulaşmış oldu. Halkımızı da bilgilendirmiş olduk. Daha sora CNN Türk'e benzer konuşmayı yaptım. Bu konuşmaları imamın evinde yaptık, o arada yaşadığım bir olayı ifade etmek istiyorum. İmam Hasan Özdemir kardeşimiz önce kapıyı açmak istemedi. Biz zorlayınca mecbur kaldı açtı. Ondan sonra biz tabi salona geçtiğimizde televizyonu seyrediyoruz, tedbir alıyoruz, emirlere veriyoruz.  Hemen televizyona bağlanmadık, bir yarım saat, 45 dakika sonra bağlandık. Bu arada birçok emirler veriyor, giren çıkan, gelen giden bunları izliyoruz.  İmam kardeşimiz bizi darbeci zannetmiş. Neden Jandarma Genel Komutanlığı’nı ele geçirmeye çalışıyorlar, normalde Jandarma Genel Komutanlığı’nın içindeki kişiler, darbeye karşı olan meşru kuvvetler olması lazım, dışarıdakilerin de darbeci olması şeklinde mantık yürütmüş. Bana göre de haklı bir mantık. Bizi darbeci olarak gözlemiş, o saate kadar. Ta ki televizyona çıkıp konuşmayı yapınca boynuma sarıldı. Dedi ki ‘Komutanım siz darbeci değil misiniz? ’.  ‘Hocam biz niye darbeci olalım, biz darbeye karşı karargâhımızı işgal eden bu FETÖ'cülerden, karargâhını kurtarmaya çalışan darbe karşıtı kişileriz.’ dedim. ‘Komutanım ben bu saate kadar zannettim ki siz darbecisiniz ve Karargah’ı ,  Jandarma Genel Komutanlığı’nı ele geçirmeye çalıyorsunuz.’ dedi. Şimdi rahatlamış bir şekilde, sevecen yaklaşımı ile hanımına ‘Hanım, komutanımız darbeci değilmiş. Börek, çörek getir çay demle.’ dedi. Sağ olsun hocamız o saate kadar bize sudan başka bir şey vermedi. İşte vatandaşın darbeye karşı tavrını, hassasiyetini burada özellikle vurgulamak istiyorum. Bunu özel bir durum olduğu için, söylüyorum, ben de onu takdir ettim. Helal olsun Hoca’ya böyle yürekli olmak lazım. Vatandaşımızın o tepkisi, kapıyı açmaması bile güzel bir tepki. İçerde bizi resmen darbeci olduğumuzu düşünerek soğuk durdu, bize karışı soğuk davrandı.

Bakmadan Geçme

Esnaf Haber TV - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0538 483 25 53
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!