Dünyanın Sayılı Damascus Ustası Konuştu

Dünyaca ünlü Damascus yani Şam Çeliğinin Türkiye'deki sayılı ustalarından biri olan Devlet sanatçısı Yusuf Bayyiğit Malatya'da üçüncü kuşak usta olarak ateşin bağrından çıkardığı demiri döve döve çeliğe döndürüyor. Kat kat demirin birbiriyle kaynaşmasını ateşin karşısında günlerce çekiç sallayarak gösteriyor. esnafhabertv.com'un ustalar konuşuyor programına konuk olan Yusuf Bayyiğit Şam çeliğinin hikayesini, ustalık birikimini anlattı.

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Dünyanın Sayılı  Damascus Ustası Konuştu

ESNAFHABERTV.COM: Bize kendinizi tanıtır mısınız, kimsiniz, nasıl geldiniz bu günlere?
Yusuf Bayyiğit: İsmim Yusuf Bayyiğit, 1964, Adıyaman’a bağlı Gerger ilçesinin Güzelsu köyünde doğdum. 1969 yılında ekonomik nedenlerden dolayı tüm ailemiz Gerger bölgesinden Malatya Merkez’e yerleştiler. Malatya Merkez’de baba, dede, büyük dede mesleği olan Sıcak Demircilik mesleğini burada devam ettirdiler. 100 yıldan fazladır Sıcak Demircilik mesleğini sürdürmekte olan atalarımızdan şuan itibariyle son kuşak olarak Sıcak Demircilik mesleğini devam ettirmekteyim. Şimdi Şam çeliği, burası aslında çok önemli yani bizim meslekte sadece dışarıdan görüldüğü gibi ekonomik nedenlerle, hani bir örsün üzerinde bir orak, balta, çapa, kazma, keser yapmaktan ziyade, ben çok net bir şekilde hatırlıyorum, babam, amcam, dedem bunların hepsi aynı iş yerinde çalışırlardı. Hatta benden büyük olan amca çocukları da çalışıyordu. O dönemlerde dedem Şam Çeliğinden bahsederdi.


DAMASCUS YÖNTEMİYLE O SABAN DEMİRİNİN ÜZERİNE KAT KAT FARKLI ÇELİKLERİ KOYARLARDI, BUNLARI OCAKTA ERİME DERECESİNE GETİRİP DAHA SONRA ÖRSÜN ÜZERİNDE EN AZ 3-4 KİŞİNİN BİRLİKTE BALYOZ DARBELERİYLE ONLARI VURUP, BİRLEŞTİRİRLERDİ.

ESNAFHABERTV.COM: O günün şartlarında Şam Çealiği Yapmak Zor değil miydi ? 

Yusuf Bayyiğit:  Ancak o yıllarda bizimkilerin, benim büyüklerimin yapmış olduğu Şam Çeliği, bugün günümüzdeki yapılan yöntemden biraz daha farklıydı. Neydi amaç, durum şuydu, o yıllarda elektrik olmadığı için yani ben 1960’lı 50’li yıllara hatta evvelki dedem onun büyüklerinin yaptığı demircilikte tamamen, elektrik olmadan, o demirciler bir demiri uzatmaları gerektiği zaman örnek vereyim mesela bir saban demiri ucunu düşünün sürekli toprakla temas halinde sürtünmeden dolayı bu aşınırdı, kısalırdı. Onun üzerine bir kaynakla malzeme kaynatıp onu uzatma şansları olmadığı için bugün günümüzde benim yapmış olduğum Damascus yöntemiyle o saban demirinin üzerine kat kat farklı çelikleri koyarlardı, bunları ocakta erime derecesine getirip daha sonra örsün üzerinde en az 3-4 kişinin birlikte balyoz darbeleriyle onları vurup, birleştirirlerdi. Yani eriyik vaziyetteki demirler darbelerle birleşip tek parça olurdu. Daha sonra sağlı sollu bunu dövüp uzatırlardı ve tekrardan kullanıma geçerdi. 

DAMASCUS’U YAPABİLMEK İÇİN TAM MANASIYLA RUHLA YAPMAK LAZIM.

ESNAFHABERTV.COM: Sizin yaptığınız  Damascus çeliği farklı mı ? 

Yusuf Bayyiğit:  Ancak günümüzde benim yaptığım Damascus biraz daha farklı, ben şu anda dünyadaki birkaç kişiden biri olduğumu söyleyebilirim. Çünkü Damascus’u öyle her ben demirciyim diyen bunu ukalalık anlamında konuşmuyorum, her ben demirciyim diyen Damascus’u yapamıyor. Yani Damascus’u yapabilmek için tam manasıyla ruhla yapmak lazım. Tamamen ateşe, demire, derecelere, darbelere hükmetmek lazım, bunlardan birinde küçük bir olumsuzluk, küçük bir başarısızlık yaptığın anda o yapmış olduğunuz onlarca belki de yüzlerce kat çalışma tamamen çöp olup gidiyor. Onun için Damascus yapmak çok özel bir şeydir. Bugün günümüzde Türkiye’de büyük şehirlerde Damascus satışı yapan arkadaşlarımız var. Bunların tamamına yakını dışarıdan getirdikleri ucuz ve kalitesiz Damascus’ların satışını yapmaktalar maalesef. Benim yaptığım kalite, benden malzemeyi alıp kullanan insanlar tarafından son derece takdir görüyor. Ülkemizde ve yurtdışında şunu da ifade edeyim ben, Amerika’daki History Channel yayınında Türkçe adı ateşten doğan diye bir program var, orada demircileri yarıştırıyorlar. O yarışmadaki yarışmacılardan birisi benden bahsetti. Yani dünyada Damascus’u yapan birkaç kaliteli ustanın olduğunu, bunlardan birinin de Türkiye’de Bayyiğit olduğunu söyledi. Tabi bu bana büyük bir gurur verdi. 51 yıllık mesleğimi, çocukluk yıllarımda bakın İlkokul 1.sınıf, 2.sınıftan itibaren ben demirciliğin içindeyim. Ancak bildiğiniz gibi zanaat değil, seri üretim değil bir üründe tamamen sanatla, bugün benim tasarladığım, benim yaptığım onlarca, bana ait ürünler var. Bugün üniversitelerde birçok akademisyen hocalarımız, Güzel Sanatlar Fakültesindeki hocalarımız, profesör hocalarımız buraya gelip, buralarda yaptığım çalışmaları çok büyük bir takdirle ifade ediyorlar. Ve yaptığım çalışmalardan dolayı birçok ulusal ve yerel basında konu oldum, görsel ve yazılı olarak olmaya da devam ediyor. 


FARKLI BOYUTLAR, FARKLI DİZİLİMLER VE SIKIŞMALAR OLUŞTURUP, ORTAYA MÜKEMMEL BİR ÇELİK ÇIKIYOR. BUGÜN ÖZELLİKLE SON YILLARDA DAMASCUS’A ŞAM ÇELİĞİ DE, DAMASCUS’UN DİĞER ADI ŞAM ÇELİĞİDİR.

ESNAFHABERTV.COM: Bilimsel anlamda, akademik anlamda size bu yaptığınız kılıçlarla ilgili nasıl fikirler verdiler, mesela sıradan bir kılıçtan bunun farkı ile ilgili neler söylemek isterdiniz?

Yusuf Bayyiğit: Şimdi Damascus çeliği iki farklı karbon çeliği, bakın şimdi ben onu şöyle izah etmeye çalışayım. Yumuşak çelik ve sert çelik, düşük karbonlu çelik ve yüksek karbonlu çelik, bunlar eşit ebatlarda kat kat üste konulur. Biri yumuşak biri sert çelik, A.B.A.B. olarak daha sonra bu çelik eritilip dövüldüğü zaman o yumuşak olan çelik, sert olan çeliğin kırılmasını engelliyor, onu tutuyor. Sert olan çelikte yumuşak olan çeliğin eğilmesini engelliyor, dolayısıyla her ikisinin sürekli yoğrulmasından dolayı ortaya inanılmaz bir mukavemet çıkıyor. Hatta Damascus yönteminde çünkü binlerce on binlerce çekiç ve balyoz darbesiyle oluşuyor bir kılıcın yapımı, en az birkaç on bin tane. Yani 20-30 bin tane çekiç darbesinin değdiğini net bir şekilde söyleyebilirim. Şimdi doğada çelik diye bir maden yok. Doğada demir madeni vardır. Demir madeni potalarda eritilir, içine kullanım alanına göre karbon, silisyum, mangan, magnezyum, sürtünmeye karşı, darbeye karşı dayanıklı olabilmesi için, içine bu tür maddeler belli oranlarda katılır. Ancak her türlü çeliğin içeriği, o içyapısını oluşturan moleküllerin dizilimleri hepsi üçgen vaziyettedir. Demiri ısıtıp dövdükçe yüzlerce, binlerce çekiç darbesi vurup, demiri dövdükçe bu üçgen yapılar, dizilimler dörtgene dönüşüyor, kareye dönüşüyor. Daha fazla dövdükçe beşgene dönüşüyor, daha fazla dövdükçe altıgene dönüşüyor. Yani o dizilimler farklı boyutlar, farklı dizilimler ve sıkışmalar oluşturup, ortaya mükemmel bir çelik çıkıyor. Bugün özellikle son yıllarda Damascus’a Şam Çeliği de, Damascus’un diğer adı Şam Çeliğidir. Şam Çeliği de tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de çok güzel talepler, çok güzel ilgi görmeye başladı. Bu tabi son derece mutlu ediyor beni. Türkiye’nin birçok ilinde benden bu çeliği satın alıp kendilerine Damascus bıçak, kılıç yapan birçok müşterimiz var. Tamamen özel bir çelik olduğunu söyleyebilirim.

ESNAFHABERTV.COM: Hani dediniz ya üçgenden, dörtgene, beşgene dediniz ya sizin kılıçlarda bu sekizgen, dokuzgen olur mu, ilgimi çekti de?

Yusuf Bayyiğit: Hayır, şimdi bu konuştuğum ifadeleri ben söylemiyorum, bunlar tamamen akademik bilgiler yani benimde okuduğum kitaplardan edindiğim bilgiler bunlar, yani öyle yazıyor, bugün mesela demirin içyapısı ile ilgili yazılan makaleler var.  

KAYBOLMAYA YÜZ TUTAN MESLEKLERDEKİ GİBİ BİZDE MAALESEF ÇIRAK BULAMIYORUZ

ESNAFHABERTV.COM: Ustam yaptığın bu işin sanatla ilişkisi hakkında ne dersin? Hani bu sadece teknik bir iş mi, bunun sanatsal yönü ile ilgili ne demek istersin?
Yusuf Bayyiğit: Evet, şöyle bir şey, yani birçok meslekte olduğu gibi Sıcak Demircilikte de yani yapılabilirse elbette birçok sanatsal eylem, sanatsal birçok çalışma yapılabilir. Yani benimde yaptığım gibi yani şurada örneklerim vardır, şimdi senin hayat düşüncen, felsefen yani ben bir şeyler yapmak istiyorum bunu demircilik mesleği ile en hakim olduğum konu üzerine yansıtmaya çalıştığım onlarca ürünüm vardır benim. Şöyle diyelim kılıç, bıçak hatta kamp baltaları nacaklarında onlarca bana özel tasarım ve bana özel çalışmalar vardır yani daha önce kimsenin yapmadığı formda, kimsenin yapmadığı şekilde birçok çalışmam var. Kaldı ki aslında akılda, düşünce olarak çok çok fazlası var ama yoğun çalışmalardan dolayı maalesef fırsat bulamıyorum onları gerçekleştirmeye. Ancak şöyle söyleyeyim, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Selahattin Gürkan’ın da dikkatini çekmiş olmalıyım ki bana Malatya’daki merkezde bulunan Sanat sokağında bir yer tahsis etti. Orada tamamen mesleğimle ilgili sanatsal çalışmalar üzerinde yoğunlaşacağımı ifade edebilirim. Bununla birlikte şunu da ifade etmek isterim. Çırak olayı, mesleğimizde, birçok kaybolmaya yüz tutan mesleklerdeki gibi bizde maalesef çırak bulamıyoruz. Ancak o sanat sokağında beni son derece heyecanlandıran durumlar oldu. Sayın Belediye Başkanımız Selahattin Gürkan’a buradan ben bir kez daha teşekkür etmek istiyorum, bana orada yer tahsisinden ziyade, Meslek Okulları Metal bölümü öğrencilerinden birkaç tane öğrenciyi çırak olarak yetiştirmek için tahsis edeceğini söylediler. Bu durumu heyecanla bekliyorum. 

AHİLİK HEYKELİNİN GÖRDÜĞÜMDE AKLIMA DEDEM GELİR

ESNAFHABERTV.COM: Bu meslekte usta çırak ilişkisi çok mu önemli? Hani bizde Ahilik kültürü var ya?

Yusuf Bayyiğit: Kesinlikle çok önemli, bir kere Ahilik mantığı, biz öyle büyüdük. Yani biz babalarımızdan, ha bizim ustamız babamızdı, amcamızdı, dedemizdi. Ben çok net hatırlıyorum, 70’li yılların başlarıydı, ortalarıydı, dedem aynı o Ahi Evran’ın Malatya’da bir heykeli var, inanın ki o heykelde olduğu gibi dedem beni dizine oturturdu, bak oğlum derdi, ocakta demiri böyle ısıtacaksın, çekici bu şekilde vuracaksın, eğer şu şekilde ısınırsa böyle gireceksin derdi. Resmen bu şekilde bana, ben o heykeli her gördüğümde aklıma benim dedem gelir. Ve dedem bunu bana bir kez yapmadı, bunu bana onlarca kez yaptı. Babam, amcam mesleği, görselin yanında oturur, böyle bir ders verir gibi bize Sıcak Demircilik mesleğini anlatırlardı. 

ESNAFHABERTV.COM: Şeyi merak ettim, bu mesleği öğrenmek için gelip size ustam bana da öğretir misin diye gelenler oluyor mu?

Yusuf Bayyiğit: Şuan söz konusu bile değil ancak geçmişte oldu. Dediğim gibi yarım asırdır ben bu işi yapıyorum. Yetiştirdiğim ustalar var benim, şu anda 2 tanesi Malatya merkezde Bakırcılar Çarşısı, Demirciler çarşısı dediğimiz bir bölge var, o bölgede yetiştirdiğim 2 kişi Sıcak Demircilik mesleğini devam ettiriyor. Yine 1-2 kişi daha vardı, onlarda farklı sebeplerden dolayı, sanırım ekonomik nedenlerden dolayı farklı işlerde çalışıyorlar. 

ESNAFHABERTV.COM: Şimdi bu demircilik sanatını icra ederken, bu geçmişten günümüze kadar gelirken, Devlet sanatçısıyım dediniz ya o alana nasıl girdiniz? Neden ihtiyaç duydunuz?

Yusuf Bayyiğit: Şimdi şöyle bir şey, dediğim gibi yaptığım işler son yıllarda özellikle benimde beklentilerimin üzerinde ilgi çekmeye başladı. Teknolojinin itibarsızlaştırdığı, önemsizleştirdiği, değersizleştirdiği mesleklerin içinde yer alan Sıcak Demircilik daha sonradan yapmış olduğum sanatsal çalışmalarla dikkat çekti. Dikkat çekince çevremdeki insanlar, Kültür İl Müdürlüğümüz olsun böyle bir müracaatımızın böyle bir hakkımızın olduğunu söyledi. Müracaatımızı yaptık, Ankara’ya çağrıldık. Ankara’da belli bir görüşmeden geçtikten sonra bu unvan bize verildi. Şu anda o kartı gururla cebimde taşıyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı devlet sanatçısıyım. 

TÜM DÜNYADA DOMASCUS’TA TÜRK BURGUSU OLARAK BİLİNEN BİR YÖNTEM VARDIR.

ESNAFHABERTV.COM: Şimdi bu film ve dizilerden özellikle görüyorsunuz kılıç işte, tarihi filmlerde, bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz, onlardan istekler oluyor mu?

Yusuf Bayyiğit: Şöyle söyleyeyim, tabii ki görüştüklerimiz oldu ancak o tür filmler için tamamen seri üretim yani teknolojinin üretmiş olduğu lazer kesimlerle kesilen kılıçlar ve bunlara çok ucuz bir şekilde yapılan kabzalarla belli üretimler yapılıyor. Bizim burada yaptığımız dövmeyle, bugün orijinal bir Domescus’un yapım süresi çok yoğun çalışmakla birlikte 20-30 ay arasında sürüyordur, benim 3 ayda yaptığım çalışma vardır. 3 ay süren bir çalışmayla Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bir kılıç yaptım. Net 3 ay sürdü. Çünkü tamamen iğneyle kuyu kazıyorsunuz. Tamamen el işçiliği, ben 15 gün boyunca her iki yüzeyinin biz perdah diyoruz buna, zımparalamasını yaptım. O kabza işidir, saptır, balçaktır bunların hepsi öyle özel ki Türk Burgusu yöntemiyle yaptık. Tüm dünyada Domascus’ta Türk Burgusu olarak bilinen bir yöntem vardır. Yani bu yöntemi yapan en iyi kişilerden biriyim ben, o yöntemle Sayın cumhurbaşkanımıza yaptığım kılıcın, Cumhurbaşkanlığı müzesinde olduğunu biliyorum. 
 

TRENİ KAÇIRMAYALIM, MESLEKLERİMİZE DEĞER VERELİM

ESNAFHABERTV.COM: Ustam senin söylemek istediğin son sözün nedir, ne söylemek istersin?

Yusuf Bayyiğit: Elbette ki var. Şunu söyleyeyim, ekonomik olarak şükürler olsun bir ihtiyacım yok. Ben bu yaştan sonra bu mesleğe tamamen böyle sanatsal olarak neler yapabilirim, neler üretebilirim diye yani gelecek kuşaklara neleri aktarabilirim, bakın şimdi tekrar söylüyorum, ukalalık yapmıyorum, bugün benim kardeşim, dayım, dayımın çocukları demirci, babam, dedem demirciydi tüm yaşamları boyunca, dedemin babası demirciydi. Ve bunların bu mesleği yaptıkları coğrafyada, bölgede demircilik inanılmaz bir değer sayılan, değer gören bir meslekti. Ancak günümüzde maalesef teknoloji mesleğimizi yok etti. Ben bunun için inanın yıllardır çırpınıp duruyorum. Müracaat etmediğim hiçbir kurum kalmadı. Bakın bu mesleği sürdürelim, benim kimseden beklentim, kimseden hiçbir şekilde bir çıkarım, bir amacım yok. Kimseden para istemiyorum, kaldı ki bu iş ben cebimden para harcamaya razıyım. Yeter ki bu mesleği gelecek kuşaklara ciddi bir şekilde aktaralım. Bir parça kamudan destek istiyorum, bir parça yetkililerden destek istiyorum, defalarca birçok kurumun kapısına gitmeme rağmen her şey sözde kaldı. Şuan ciddi anlamda bir tek Büyükşehir Belediye Başkanımızın bu konudaki adımları var. Bu beni son derece mutlu ediyor. Eğer bunu yapamazsak ben bu heyecanımı yitirdiğim anda demircilik sadece bir parça demirin ucunu kaynatmak değildir. Bir örsün üzerinde iki tane demiri ısıtıp vurmak değildir. Demircilik tamamen sanata döndürülebilir. Bakın büyük şehirlerde yurtdışından benim burada yaptığım çalışmaları görmeye gelen insanlar var. Öğretim üyeleri, hocalar, geçenlerde Düzce Üniversitesinin hocalarından biri benden aldığı tüm bilgileri kaynak yaparak, kaynak göstererek bir makale hazırladı ve yayınlandı. Yani istiyorum ki faydalı bir şeyler yapalım, biz bu şekilde duyarsız olursak ve duyarsızlığımızı bu şekilde devam ettirirsek ben şunu çok net şekilde söylüyorum, gelecek yıllarda, önümüzdeki 10 yıl, en fazla 30 yıl sonra Sıcak Demircilik ve benzeri meslekler için biz yurtdışından usta ithal edeceğiz, eğitmen ithal edeceğiz. Maalesef treni kaçırmayalım, mesleklerimize değer verelim, şahsıma hiçbir şey istemiyorum. Mesleğin gelecek kuşaklara mutlaka aktarılması lazım. 


 

Bakmadan Geçme