Şirketlerin önündeki dev fırsat

Çöp ile atık arasındaki farkın farkına varan ve gereğini yapan işletmelerin önünde büyük ekonomik fırsatlar var. Atık yönetimini ve sıfır atık ilkesiyle çalışmayı bir yük olarak değil de fırsat olarak görmeye başlayan firmalar, bu yolla hem tasarruf yaratacaklar, hem verimliliği artıracaklar, hem de çevre dostu ve sorumlu kurumsal vatandaş imajını güçlendirecekler.

Atık, en basit tanımı ile, ‘ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere kullandığımız maddelerin, o an için kullanılmayan veya kullanıldıktan sonra ihtiyaç kalmayan kısmıdır.’

Çöp ise içinden kağıt, karton cam, metal, plastik gibi maddeler ayrıldıktan sonra geride kalan ve hiçbir şekilde geri kazanımı veya geri dönüşümü mümkün olmayan artık malzemedir. Bir ekonomik değeri yoktur, oysa atık dönüştürüldüğünde bir değer yaratır.

Dünya ekonomisi yıllarca doğrusal bir modelde işledi. Yani üretim için gerekli hammadde ve kaynaklar doğadan alındı, tüketildi, ortaya çıkan atıklar ise geri dönüşüme gönderilmedi, tekrar doğaya salındı.

Şimdi hakim olmaya başlayan yeni ekonomide ise esas olan döngüselliktir. Döngüsel ekonomi, içinde çöp ve kirliliğin olmadığı modeldir. Ürünler ve materyaller sürekli kullanımdadır Amaç kaynakların verimli kullanılması, doğaya daha az zarar verilmesidir. Döngüsel ekonomik modelde tüketimin ardından çıkan tüm atıklar geri dönüştürülerek, başka üretim süreçlerinin hammaddesi olarak değerlendirilir. Bu yaklaşımda atıklara çöp gözüyle bakılmaz, aksine birer girdi olarak görülürler.

Her gün gıda atığından, inşaat ve yıkım atığına, maden ve endüstriyel atıktan plastik ve cam ambalaj atığına kadar tonlarca atık üretiyoruz. Türkiye’de yılda yaklaşık 30 milyon ton civarında katı atık üretildiği tahmin ediliyor. Evlerde, işyerlerinde, fabrikalarda, okullarda ortaya çıkan atıkların; en az yüzde 15’ini geri kazanılabilir nitelikli atıklar oluşturuyor. Dolayısı ile her yıl en az 4 milyon ton geri kazanılabilir nitelikli atığı çöpe atıyoruz.

Yetersiz atık yönetimi, iklim değişikliğine ve hava kirliliğine katkıda bulunur; birçok ekosistemi ve türü doğrudan etkiler. Oysa geri dönüşüm, sera gazı emisyonlarını ve diğer emisyonları azaltmaya yardımcı olur. Bir ton atık kâğıdın geri kazanılması 17 ağacı kesilmekten kurtarır. Yeni üretime kıyasla, metal ve plastik geri kazanımı ile yüzde 95 enerji tasarrufu sağlanabiliyor. Atık camlar tekrar cam ürünlere; plastik atıklar elyaf, dolgu malzemesi, otomobil parçası gibi birçok malzemeye, atık metaller ise tekrar metal ürünlere dönüşebiliyor.

Çevreye saygı ya da yerküreye katkı gibi amaçları olmayanlar bile sırf finansal sonuçlarına katkıda bulunacağı için döngüsel ekonomiye geçmek zorundalar. Çünkü döngüsel ekonomi firmalara değer vaat ediyor. İş dünyası verimliliği artırmak ve yeni pazar fırsatları yaratmak için döngüsel ekonomiye geçmek zorundalar. Başlangıçta toplama, ayırma ve geri dönüşüm altyapısının oluşturulması için bir yatırım yapılması gerekecektir. Ancak sistem bir kere kurulduktan sonra tasarruf ve gelir yaratmaya başlayacaktır.

Tasarruf, verimlilik...

Atık yönetimi, ürünün tasarımından başlayarak; üretim, tüketim, atık oluşumu, atığın geri dönüştürülmesi ve bertarafını kapsayan bir disiplindir. Ve işletmelerin yönetim şemalarının ayrılmaz bir parçası olmak zorundadır. Çöp sahalarına gönderilen atık miktarının azaltılmasına yol açacak olan sistem, daha az kaynak kullanılarak daha fazla üretim yapılmasını mümkün kılacaktır.

Dönüştürülmeyen atık ekonomik bir kayıptır. Atığı kaynağa çevirmek makro ve mikro bazda bir hedef olmalıdır. Türkiye 2019’da Sıfır Atık Yönetmeliği yayınlayarak önemli bir adım atmıştır. Ancak sıfır atık kavramının ve atık yönetiminin mikro ölçekte işletmelerin faaliyetlerinin vazgeçilmez bir parçası olması gerekiyor. Firmalar bunu bir yük olarak değil de fırsat olarak görmeye başladıklarında durum değişecektir.

Çünkü etkin bir atık yönetimi ile hem tasarruf yaratacaklar, hem verimliliği artıracaklar, hem de firmanın çevre dostu imajını güçlendirecekler.

Doğrusaldan döngüsele geçiş tüm kesimlerin ortak çabasını gerektirir. Şirketler buna göre yeteneklerini geliştirip, ürünlerin tekrar kullanımı ve dönüşümü için tasarımı yaparken; politika yapıcılar gerekli teşvikleri sağlamalı, politikaları oluşturmalı ve finansmana erişim imkanı sağlamalıdırlar.

Diğer gruplar ve paydaşlar ise güçlerini harekete geçirerek, iş dünyası ve hükümetler üzerinde daha hızlı uygulama için baskı kurmalılar.

Bakmadan Geçme