Değerli okurlarımız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) gerçekleştirilen seçimlerden çıkan sonuç, oldukça ilginç ancak bir o kadar da dikkat çekicidir. Sonucu öngörenler azınlıkta kalsa da, aslında bu sonucun gerçekleşmemesi asıl sürpriz olurdu.
1974 Barış Harekâtı sırasında adanın tamamında yaklaşık 120 bin Türk nüfusu vardı. 1975 yılındaki nüfus değişimi (mübadele) kayıtlarında da bu rakam korunuyordu. Bugün, KKTC'nin toplam nüfusu öğrenci ve çalışma izinleriyle birlikte 475 bine ulaşmış durumda. Bu rakamın içinde okuyan 96 bin yükseköğretim öğrencisinin yaklaşık 75 bini ise Anadolu kökenli Türk öğrencilerden oluşuyor.
Oy Kullanmayan Öğrencilerin Etkisi
İşte adadaki oy hakkı bulunmayan bu büyük öğrenci kitlesi (toplam nüfusun yaklaşık %15’i), yaptıkları menfi propagandalarla seçim sonucunu ciddi biçimde etkilemiştir. Düşünebiliyor musunuz; ada etrafındaki trilyonlarca dolarlık doğal gaz ve petrol imkânını Rum kesimine peşkeş çekme konusuna sessiz kalan ve birleşme yanlısı bir aday kazanmıştır.
Öğrenciler doğrudan oy kullanmadılar, ancak Türkiye'deki muhalif duruşları ve AK Parti temsilcilerinin adada yaptığı söyleşilere gösterdikleri tepki, yoğun bir olumsuz propagandaya zemin hazırladı. Bu taşeronluk, seçimin yüzde 62 gibi açık bir farkla kaybedilmesinde ekstra bir güç oluşturmuştur.
Nüfus Dinamikleri ve Gelen Tepki
120 bin olan yerleşik nüfusun ilk 10 yılda İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelere göç ettirilmesiyle adadaki yerli Kıbrıs Türkü nüfusu 160 bin civarında kalmıştır. Anadolu'dan gelen göçmen nüfus ise 240 bin kişiye ulaşmıştır. Sonradan adaya gelen bu kitlenin büyük çoğunluğunun Cumhurbaşkanımıza (Reis) gösterdiği tepki, seçim sonucunu belirleyen ana faktör olmuştur.
1975 sonrası özellikle Avustralya'nın Kıbrıs Türklerini kabul etmesiyle, 40 bin Kıbrıs Türkü Avustralya ve İngiltere'ye göç etmiştir. Yani 120 bin olan ana Kıbrıslı Türk nüfusu 80 bine gerilemiş kabul edilebilir. Ancak bu nüfusun zamanla iki katına çıktığını düşünürsek, adada "Enosis" (Ada'nın Yunanistan'a ilhakı) katliamlarını bilen yaklaşık 160 bin "öz Kıbrıslı" nüfus olduğu söylenebilir.
220 bin seçmeni olan KKTC’de, Enosis katliamlarını bilen yerli nüfusun Ersin Tatar’ın en büyük oy ambarı olduğu bilinirken, Anadolu’dan gelen nüfusun büyük bir kısmının AK Parti iktidarına duyduğu tepki nedeniyle %62 oranında oy kullandığı adada yüksek sesle konuşulmaktadır.
Kıbrıs'ta "Türkiye Seçimi Provası" Algısı
Adada, "Sanki Türkiye seçiminin provasını yapacağız" diyerek durumu dillendirenlerin kazandığı ortadadır. Aksi takdirde, trilyonlarca dolarlık zenginlik Rum tarafına bırakılmazdı.
"Köhne yerlerde yaşıyordunuz, size adam gibi yerler yaptık, hükümet sarayı yaptık, elektriğinizi, suyunuzu, maaşınızı biz yolluyoruz" gibi ifadelerle yapılan aşağılamalar ve Kıbrıs'taki çeteleşme ile hükümetin başarısızlığı, seçimin seyrini tamamen tersine çevirmiştir. İşin özü, seçim sonucunun tamamen Türkiye'deki iktidara yönelik tepkilerden kaynaklandığıdır.
Bu tespitleri, adada iş yapan bir arkadaşım sayesinde edindiğim bilgileri aktarıyorum. Oy kullanmayan üniversite öğrencilerimizin ve 240 bin civarındaki Anadolu göçmeni Türklerin bu tepkisi, Türkiye'deki yaklaşan seçimin şimdiden bir habercisi olduğunu anlamayanlara anlatmak zorundayız.
Türkiye'deki Beceriksizlik ve Ekonomik Açmazlar
Beyler, trafik eşkıyalığına verilen cezaların artırılması normaldir; ancak beceriksizliklerin zam ve vergi yoluyla kapatılması, bakan ve bürokratların başarısızlığı ile bürokratların hükümeti gönderme eğilimi de maalesef ortadadır. Vizyonsuzluk ve açmazlar yüzünden başarısız olan bakanların görevden alınması yakın olsa bile, maaşlar iki katına çıksa dahi Kıbrıs’taki gibi mesele bir beka sonucuna bağlanıyorsa, yol bitmiştir. Oysa biz, beka sorunumuz nedeniyle hâlâ milli yolda ilerlemeliyiz.
Ülkeleri sadece zam ve vergi artışlarıyla yönetmek en kolay yoldur. "Zam, Vergi ve Ceza Hükümeti" konumuna düşüldüğünü dile getirenlerin sayısı da artmaktadır. Hükümet, 250 milyar TL'lik gelir getiren zam ve vergi artışını komisyondan geçirmiştir. Oysa benim önerdiğim Turizme Dayalı Ekonomi Modeli (TUDEM), her yıl sahaya 30 milyar avro sokacak ve 24 yılda 1 trilyon avroyu aşan katma değer oluşturacaktır. Bu yeni ekonomik modelin ülkemiz gündemine oturması için çabalarımızı sürdüreceğiz.
Bir ülke nasıl olur da Carry Trade sistemiyle 2024'te net %20 ve bu yıl net %14 dövize faiz verir; ambardaki son tahılı küreselcilere savurur? Yok mu bir insan evladı şu TUDEM'i ülke gündemine taşıyacak?
NOKTA.