Bu yazım için gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) göre bizim ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin emisyon-piyasadaki nakit para hacminin 2024 yılı GSYH’ya oranını yeniden aradım ama hâlâ bulamadım. Bu oran çok önemli olduğu için bu eski yazımı yenileyerek tekrar size sunuyorum. AB ülkelerinin çoğundan GSYH’mız fazla olduğundan bu yüzde, emisyon yönüyle göz ardı edilemez. Eskiden bu durumu Google’a yazınca bulabiliyordum. Şimdi siz de yazın bakın, bu yüzdeyi bulamayacaksınız.
2017 başında yayımladığım Turizme Dayalı Ekonomi Modeli (TUDEM) kitabımın 71. ve 73. sayfasında bu yüzdelere yer vermiş ve ülkemizin bu yüzdesinin dokuz yıl önce %8 bandına gelmesi gerektiğini yazmıştım. 2010 civarı yıllarda AB ülkelerinde bu oran ortalama %9,4 iken, bizde %4,4 olduğunu kitabım ve köşe yazılarımda belirtmiştim. Şimdi bu konuda hangi kelimeleri yazsanız bu 2024 verilerini bulamıyorsunuz. Bu %9,4 ortalamasının, pandemi döneminde piyasaya sürülen avrolar yüzünden %10’u çok geçtiğini düşünüyorum. Google Hazretlerinin bazı yazı veya olguları yok etme mahareti olduğunu biliyoruz. İşin önemi bize yol gösterici olması yönünden, bizim uyanmamız istenmediği için bu veriler yok bence. Ulusal yayında tüm yazılarım kaldırıldığı için 2017’den 2020’ye kadar her yıl bir-iki kez yazdığım, GSYH rakamını emisyona bölünce çıkan yüzde yazılarımın tümüne zaten ulaşılamıyor.
Mahfi Eğilmez’in “Kendime Yazılar” köşesinde “Ctrl + F” ile kelime arama denemem de netice vermedi. Mahfi Hocamın da, başkasının da bu oran ve işin ciddiyeti nedense radarlarına girmemiş. Alkın kardeşlerin, yani Emre Alkın ve Kerem Alkın Hocaların da bu GSYH-emisyon yüzdesine girmedikleri ortada. Zaten Mahfi Bey ve Alkın Hocalar da güzel eleştiriyorlar ama tam ve nihai çözümü ortaya koyamıyorlar. Hepsine “İlaç TUDEM” diye yazıyorum ama gölgelerinden korktukları için temastan bile kaçıyorlar. Bir dönem sanırım ben uyanmış ve bu oran üzerinden kitabıma bu verileri ve yüzdenin %4-4,4 arasında olduğunu bir yerlerde rastlamış ve işin önemini yazmışım. AB ülkelerinde ise bu oranın ortalama %9,4 olduğunu yazmışım. Rakamlar 2008-2013 arası diye köşe yazılarımda belirtmiştim. Pandemi’de Avrupa Merkez Bankası piyasayı para sürerek desteklediği için bu %9,4 rakamı sanırım %10’u çok çok geçti.
Bizde de Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın (EYT) gereksizliği sonucunda bu %4,4 rakamı 2022 yılında %4,38 iken, EYT’nin çıktığı yıl olan 2023’te bu yüzde 5,09 ve 2024 yılında 6,60’a çıkmış. Ama bu artış, para politikalarının sağlıklı yürümesi yüzünden değil, EYT yükünden oldu. Nasıl ki deprem konutlarının ivmesi ve onun imalat sanayisinin insan ihtiyacı ile işsizlik rakamları düştü. Ama inşaatlar bitince bu etki azalacak. Ancak şimdi de 500 bin konut projesi devreye gireceği için dört-beş yıl bu yüzde bizde hak ettiği yerde kalacaktır.
Velev ki bu arada ucuz döviz bulma yolu için TUDEM yüzünden 250.000 küçük konut yapımı da devreye girerse, bir taşla üç-beş kuş vurmak istenirse; ilk 26 ayda 72 milyar Avro ile üçüncü yıl ve 22 yıl boyunca TUDEM’le oluşan devre mülklere gelenlerin her yıl 30 milyar Avro’dan fazla sahaya para girmesiyle 700 milyar Avro civarı direkt halkın cebine-sahaya para girecek. Devlete de ciddi vergi geliri oluşturacak. İşte bu yüzden, biz GSYH’nın emisyona oranını bu yatırım ve gelen turiste hizmet ekonomisi yatırımı yüzünden %8’e çıkarmak bizi uçuracak bir ekonomiye varmak demek, yanlış olmasa gerek.
Piyasaya giren para, en az kendinin yarısı kadar vergi oluşturur. Şöyle bir örnekleme yapayım: TUDEM başladığında 250.000 küçük Devre Mülk (DM) yapılacaksa, inşaatlar için fazladan üretilen çimento, demirde ilk fatura ile %20 KDV ile devlete gelir oluşur. O demir, çimento vb. örneği fabrikadan Ege Bölge’ye gelmesinden sonra dağıtımlarda ola ki %10 kârla devredilse, %2 daha ilave KDV geliri olur. O ilde inşaat yapanlara kesilen fatura %2,2 KDV ilavesi ile üç sefer el değiştirip inşaata giren malzeme faturası ile %24,2 KDV’nin devlete gelir olur.
İşte denk bütçe yapamayan ülke olarak, maaş öderken para basmaktan başka çaresi olmayan hükûmet, 2 trilyon bütçe açığında tek para oyuncusu olduğu için para yılda sanırım sekiz kez dönme yapıyor dense de bu durum yatırım ve genel harcamalar yüzünden paranın her yıl altı kez döndüğünü, piyasadaki emisyon miktarının 5,5-6 katı vergi oluşmasından anlaşılıyor. TUDEM’in devreye girmesi ile Carry Trade ile geçen yıl %24 dövize faiz vererek 80 küsur milyar dolar bulma olgumuz TUDEM ile döviz açığımız için %3 faiz ile para bulma imkânımız var. AB’de faizlerin %2 olması, bizim dövize %3 faiz verme olgumuz projeyi başarılı kılacaktır. TUDEM ile 700 milyar Avro bulunabileceği için ülkemizi emperyalist baskılar için kurdukları tuzaklardan bizi kurtaracak ve cari açığı sonlandırarak ekonomide tuzaklara düşmeyeceğiz.
Biz sadece para politikaları ve denk bütçe ile enflasyon kontrolünü sağlayamayız. Zaten kamuda tasarrufta havanda su döven ülkemde torunlarım adına beklentim bitmek üzere. Kalkınma ve enflasyonu düşürme üretimle olur. Büyüme rakamlarında makine-teçhizat üretiminde küçülme her şeyi anlatıyor ve işlerin iyiye gitmediğini gösteriyor. Fiyatlar ve enflasyon, yatırım devrimi ile üretimin artması ile düşer.
Biz şimdi 86 milyonuz. 10 milyon mülteci ve turist profilimizden dolayı 96 milyona göre planlama yapmalıyız ama bunun yapılmadığı ortada. Biz 90 milyona göre üretimimiz olduğu için bu üretim rakamını 100 milyona göre planlamalıyız. Gerçi bazı kalemlerde çok ciddi üretim fazlamız var ve o da cari açığa gitmekte. Mesela ABD’de yumurta sıkıntısı yüzünden oraya hızla satış, bizde yumurta fiyatlarının %40 artırmıştı. İç piyasaya yeten ürünlerde fiyatı birden artıracak olguları anlayabiliriz ve dış satıma bu yüzden asla izin vermemeliyiz. Nasıl ki ihracat yüzünden limon fiyatları iki kat olunca limon ihracını yasakladığımız gibi, tüm artışlarda dışa satışlara kısıtlama koymak şart. Böylece enflasyonu kontrol edecek dış satım ve marketlerde ürünlerin paket üstüne dört ay aynı fiyat yazma olgusu devreye girmeli. Tabii ki TUDEM tüm sıkıntıların ilacı. TUDEM cari açığı tam kapattığı için limon ve yumurtanın vb. ihracı için üç kuruş için ihracata gerek kalmayacaktır.
TUDEM ivmesi ile GSYH’mız artarken piyasaya yatırıma girecek parayı arttırmamız ve GSYH’nın %8’i olan emisyona ulaşmak, sağlıklı planlamalarla olması, vergi gelirlerinin çokça artmasını sağlar. Geliri artan ülkeler kısmi bağımsızlığa ulaşabilir ama bazı sektörlerin eleman açığını düşünmek için bir şeyler yapmak gerekiyor. Koca kıta Avustralya’nın tarımda iş gücü eksiği yüzünden yabancı öğrencilere, 18 ay burada mesleğine göre iş ara ama bu hakkı kullanmak için 88 gün tarım sektöründe çalışma şartı getirmesi önemli, değil mi? Biz tarım sektöründe köye dönüşleri basit tedbirlerle arttırabiliriz ama akıl ve sinerji oluşturacak kafa bulunamadığı için boşa kendimizi yoruyoruz. Alman malı Bosch yerine Arçelik veya Vestel’e de bakabilir, bunlarla da meyve-sebzemizi ve insanımızı koruyabiliriz.